Yükleniyor... Önceki Sayfaya Geri Dön

İbrahim Çoraklı
1123

KALEMİN KELAMI

“Kaleme ve kalemle yazanların yazdıklarına andolsun.” (Kalem suresi,1)

Kuranı Kerim, okumaya ve yazmaya çok özel önem atfetmiştir. Hepinizin bildiği gibi Kuran-ı Kerim’in ilk suresi, ilk ayeti, ilk kelimesi oku diye başlayan Alak suresidir. 

Yazmak ise; Alak suresinden sonra gönderilen Kalem suresinde geçmektedir. Önce okumayı emreden ayetlerden sonra gelen Kalem suresi yazmanın öneminden bahseder. Adı da Kalem olan surede kaleme, yazmaya, yazılana yemin edilerek yazmanın önemi vurgulanmıştır. 

Yani önce okumak sonra yazmak gelir. Ayetten anlaşıldığı üzere “bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmayacağının” çok zarif bir iması söz konusudur. Öyleyse bir konu hakkında okumadan o konu hakkında yazmak, Kuran’ın gösterdiği bir yol değildir, doğru da değildir. 

Okumak ile yazmak arasında bir başka nüans daha vardır. Şöyle ki Kuran-ı Kerim’de okumak emir cümlesi ile başlar. “Oku yaratan rabbinin adıyla” diye ilk ayet aynı zamanda ilk ilahi emirdir de. 

Yazmak ise; emir cümlesiyle başlamamıştır. Öneminin altı çizilerek, sureye isim olan  “Kalem” kelimesi ile başlamıştır. Bilindiği üzere kalem yazı yazan alete denmektedir. Bu ifadeyle kalemin gücü, yazdığı bilginin önemi güçlü bir şekilde belirtilmiştir. 

Dikkat edilirse yazmak zorunluluk değil, isteğe bağlıdır yani ihtiyaridir. Herkes okumak zorundadır çünkü okuyabilir şekilde yaratılmıştır. Ancak herkes yazmak zorunda değildir. Yazmak kabiliyet isteyen bazı özellikler gerektiren özel bir iştir. 

Bu durumda yazı yazmak; yazma kabiliyetinde olanların yazmasıyla diğer insanların üzerinden kalkan, “farz-ı kifaye” bir görevdir. Bir diğer ifadeyle kişi yazı yazamayabilir, ama mutlaka okumalıdır. Kısaca okumak genel, yazmak ise özel bir görevdir. 

Kuran-ı Kerim’in nüzulü (gönderilme şekli) üzerinde biraz daha dikkatle düşünürsek verdiği bir diğer mesaj ise sıralamanın önemdir. Yani verilen emirler bir birini tamamlayıcı olması hasebiyle yapılacak işlerde sıralamaya dikkat çeker. Yüklemenin, yükselmenin ancak peyderpey olması gerektiğinin altını çizer. 

Eğitim öğretimde tedricilik ilkesi, öğrenmenin en önde gelen kuralıdır. Ağırlık kaldıran halterciler ağır kiloları kaldırabilmek için önce hafiften ağıra doğru bir yol izlediği hepinizin malumdur.  Aynı şekilde ABC’yi bilmeden ansiklopedi okunamayacağı, rakamları bilmeden sayıları oluşturamayacağımız gibi binanın birinci katı yapılmadan üst katlara çıkılamayacağı da tartışılmaz bir gerçektir. 

İslam’ın mesajlarını doğru algılamak yine sıralamayı doğru yapmakla mümkündür. Örneğin: İman ettikten sonra amel işlenerek ahlaki güzelliklerin yerleşmesi sağlanır. Sonraki adımda da muamelat dediğimiz sosyal hayatın düzeni kendiliğinden sağlanmış olur. Herkesin dürüst olduğu bir toplumda hırsızlık, adam kandırma, yalan söyleme kendiliğinden ortadan kalkar. Eğer bu sıralamayı bozarsanız tüm sistem alt üst olur ve bina yıkılır. 

Ahlak olmadan bir toplumu düzeltemezsiniz. Ne kadar ibadet ederseniz edin özünüzü gözünüzü düzeltmeden davranışları düzeltmezsiniz. Düzelmenin çaresi öncelik sıralamasında saklıdır. Önce ahlak, ahlaki kimlik, dürüst karakterlere sahip kişilikler inşa etmek, İslam’ın güzelliklerini onun üzerine bina etmek gerekir. 

Bir din düşünün, muhataplarından ilk istediği şey “oku ”dur. Okuyun kendinizi geliştirin diyor başka bir şey demiyor. Seni yaratan Rabbinin adıyla oku, elindeki kitabı oku, kendini oku, kâinatı oku, yeter ki oku. 

Dostlar, kalemin kelamı dinimizce kutsaldır. Yazılan, kâğıtlara dökülen cümlelere Allah’ın verdiği önem o kadardır ki onun üzerine yemin eder. “Yemin olsun o kaleme, o kalemle yazana, yazılana.” diye buyurur Kuran’ı Kerim.

Bir dinin ilime, bilime verdiği önem bundan daha iyi nasıl vurgulanabilir. Diyeceksiniz ki sürede belirtilen “Kalemle yazan Allah’tır, kalem de Allah’ın kalemidir. Yazılan da Kuran’dır.” Buna itirazım yoktur. Ancak düşünün yazan, yazan kalem, yazılan metin, hangi kutsalımıza benzemektedir. Bu benzerlik bile yazının önemini ifade etmek için yeterlidir. 

Bilginin gelişmesinde önemli rol yazıdır, yazıda başrol kalemdedir. Yazıyı silaha benzetirsek silahın kurşunu kalemdir diyebiliriz. Kurşun kalem sıfat tamlamasının altında yatan gerçek sanırım buradan alıntılıdır. Kalemin kelamı, onun yazdıkları gerçekten çok mühimdir.

TV kanallarının tarihi filmleri konu etmesinden rahatsız olmam. Ancak öze dönüş yolunda çare kılıçların değil, kalemlerin öne çıkarılmasıdır. Büyükler: “Kalem kılıçtan keskindir.” derken kalemi öne çıkarmışlar, kalemin önemini, gücünü veciz şekilde ifade etmişlerdir.  

Zaman kılıçları değil kalemleri çekme vaktidir.

Adınız

  • Ahmet SERDAR
    3 yıl önce

    1 0

    mükemmel hocam kalemine sağlık

YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜM MAKALELERİ



KALEMİN KELAMI 2021-05-30 22:49:15
Toprak İle Ateş 2021-04-06 16:30:25
Ne Derler... 2021-03-07 17:20:42