Adı ve Soyadı : Asım Hancı
Mesleği : Esnaf
Yazan : Faruk Nafiz Kılıçalan
Tarih :
" 1922 yılında Bayburt'un Veysel Efendi Mahallesi'nde doğdum. 87 yaşındayım. 55 sene doğduğum ve hâlâ yaşadığım mahalleme muhtarlık yaptım " diyor Asım Hancı büyüğümüz. Geçtiğimiz günlerde Bayburt Postası gazetemizde yapılan mülakata verdiği bilgilere, malumata göre: " Göbeğim kesildiğinde anamı, 2 yaşında ise babamı kaybetmişim. Yani hiç birini hatırlamıyorum. Amcam büyütmüş. Hatta 18 kadın emzirmiş beni. Yani 18 tane süt anam var. Allah hepsine rahmet eylesin ve hepsinden razı olsun " yani onu dünyaya getiren anası dâhil 19 analı bir çınar.
Gazeteci dostumuz Cahit Altay Bey; " Vay be...
Yetim ve öksüz bir çocuğa 18 süt anne , bu ancak Bayburt'ta yaşanır. Varın gerisini siz tahayyül edin.. Bayburt buydu! " diye, mülakata yorumda bulunmuş ve ekseriyetin hayret ve hislerine tercüman olmuş.
Asım Hancı amcamız, yoksulluk ve fakirlik içindeki genç Türkiye Cumhuriyetinin geneline şamil olan durumu şöyle ifade ediyor: " Dünya'ya kafa tutmuş, savaşlar görmüş bir Türkiye. Nasıl olacak! Kıtlık ve sıkıntılar içinde. Kendimi bildim bileli esnafım. İlk işim 'hancılıktı. Ozulu binasının yanında 4 tane han vardı. Zaten oradan bu tarafa kadar da hep bağve bahçe vardı. Yol ilan yoktu. O hanlarda hancılık yapardım. Atla köyden gelir, alış veriş yapılırdı. Atlarını hanlara bağlardılar. Bende hancı olarak atlara bakar, karşılığında para alırdım. Cumhuriyet Caddesi diye bir şey yoktu o zaman. iki yol vardı. Erzurum Cadde ve Trabzon Cadde. 1930'lu yıllarda öküz arabalarıyla tezek, kemre, odun, geven gibi yakacaklar gelirdi ve satılırdı. Ev ve iş yerlerinin tamamı toprak ve kerpiçtendi. Betonu bilmezdik..."
Genel durumu böyle izah ederken memleketin özelinde de moda deyimiyle nereden nereye (!) esprisi içinde; " Gençlik dayanışma içindeydi. Mesela fakir ve ihtiyaçlı olanları, durumu iyi olan aileler korur kollardı. Özel günlerde birbirimizle kıyafetlerimizi paylaşırdık. O zaman elbise ne arar! Kim dikecek? Ne elbisesi? Caddede gezerken birbirimize işaret ederdik. İşte Ahmet'in fotoğrafı varmış. Mehmet fotoğraf çektirmiş. Bunlar büyük nimetlerdi. Şimdi herkesin elinde bu tarz şeyler. Sevgi ve saygı çok fazlaydı. Rahmetli Sabri Amcam, mahallenin büyüklerindendi. Bayramda üç gün, kahve ve şeker tutardık. Gelen gelene… Arife gününde yemekler kazanlarla yapılır, üç gün boyunca yerdik. Geleni gideni ağırlamaktan, yemek yapmaya bazen vakit olmazdı evlerde. Eskiden kurbanları kapıların önünde keserdik ve kapının önünde dağıtırdık. Kendi evimize üç günlük et ancak kalırdı. "
Asım Hancı amcamız bizim zaviyemizden ise; " Atatürk'ü iyi araştırın, iyi okuyun. Adam olmanın yolu, bu ülkeye hizmet etmenin yolu onu anlamaktan geçer. Sevgiyi ve saygıyı hayatınızın her anında yaşayın, yaşatın. Az yiyin, çok yürüyün. Sıhhatli, genç ve güçlü kalın. Daha ne diyeyim! " diye gençlere nasihatleri ihmal etmeyen ve aynen bu akideleri kendine hayat tarzı olarak yaşayan biridir.
Oldukça vakur, sert görünümlü, uzun boylu, yakışıklı, insanlarla iyi, ciddi ilişkiler kurabilen, temsil kabiliyeti mükemmel, babacan, müşçik, vefalı; dostlarını incitmeyen ve arayan soran, Bayburt kültürüile mücehhez, memleket ve ülke meselelerine müdrik, aydın bir cumhuriyet neslidir.
Kendisi zaten cemaziyevveline ait bilgileri yukarı da sunmuş. Baba dostu büyüğümüze daha nice yılları sağlık, sıhhat ve huzur içerisinde geçirmesini niyaz ediyoruz.
0 0