Efendim, biz devlet-ebed-müddet şuuruyla şerbetlenmiş.. Milli Ülkünün banisi Başbuğ Türkeş'in evlatlarıyız. O bizi hep 'evlatlarım' diye çağırırdı. Biz, derken, ülkü ocaklarında yetişen gazi dervişleri, asenaları kasteddiğimi bilmenizi isterim.
"Ey Türk ben senin kanayan vicdanınım, seni her daim uyarmak benim vatan borcumdur", diyen, Durmuş Hocaoğullarının, keza, "..... Dâvâ’yı dağın eteklerinde unutmuştuk! Meğer biz dâvâyı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız." diyen ve bu muhteşem uyarısıyla bizi kendimize döndüren Galip Erdem ağabeyin, hakeza, bu gün doğan bebeklerden, 90'nına merdiven dayamış aksakallıların dahi dilllerine pelesenk olan 'Türkiyem Türküsünün' şairi Dilaver Cebecilerin, 'Büyük Türkiye' rüyamızın mimarı Dündar Taşer,ve keza hacimde küçük, keyfiyette rehberimiz olan, Namık Kemal Zeybek'lerin 'Ülkü Yolu', ve diğer değerli mütekâmil büyüklerimizin rahlei tedrisinde yetişmiş serdengeçtileriz.
Hüseyin Nihal Atsız beg.. Niyazi Yıldırım Gençosman.. Osman Yüksel Serdengeçti gibi üstadların bize sunduğu münbit kaynaklardan "ruhumuzu gandırdık".. ve daha nice değerli dava adamı münevverlerin bakiyesiyiz.
Düşeriz, kalkarız.. o bizim meselemizdir.. kimse bu durumlardan kendine vazife edinip, vaziyet almasın.. zira, işte o zaman Osmanlı tokadı değil, Deli Dumrul şamarını yer ense altına, meğer ne benzer kuyruk acısına.
Hususen, şimdi bazı mankurtlaşmış "eski ülkücüler (?!)" haric, keyfiyet ve kemiyet olarak, ister partimizde isterse el'an muhalif kanatta olsun, HİÇBİR ÜLKÜCÜ 'Türklüğü ayakları altında çiğneyen.. milleti Türk olmaktan kurtaran" zihniyete, "kâfir devlet" zihniyet ve geleneğinden neşet eden nevzuhur milliyetçilere (!) rey vermez...
Nerden mi biliyorum..? kendimden... zira rahmetli başbuğumuzun dediği gibi "ÜLKÜCÜLER KARDEŞTİR".
Kardeş kardeşi bilmez mi?
Yaşayıp göreceğiz, Allah zeval vermesin tüm okuyanlarıma.
