Naci Ahıskalıoğlu - Salih Bey öncelikle sizi tanıyalım, Hangi meslek dalları ile uğraştınız ve resim merakınız ne zaman başladı?
Salih Cengiz - Merhaba, 1955 yılında Bayburt'un Şingâh Mahallesi'nde şimdilerde Ehram atölyesi olarak kullanılan evde doğdum, ilk ve ortaokulu Bayburt'ta okuduktan sonra ticaretçi olmamı isteyen rahmetli babamın başarılı bir talebe olmama ve okumayı çok sevmeme rağmen beni lise birden alınca soluğu İstanbul da aldım.

O dönemin basın ve sanatın başkenti sayılan Babıali'de (şimdiki Cağaloğlu) bir çok yayınevi ve resim, tabela atölyelerinde çok değerli ustalardan çizgi roman, grafik, tabela ressamlığı, illüstrasyon, kapak ve duvar resmi gibi görsel sanatların değişik dallarında kendimi geliştirip pişirdim,

Askerlik görevim sırasında ailem de İstanbul'a taşınıp farklı iş dalında faaliyet gösterdiği için 10 yıl kadar sanattan uzak kalmak zorunda kaldım. Sık sık karma sergilere katılmış olsam da; ilk kişisel resim sergimi 1987 yılında dönemin Şişli Belediye Başkanı Fatma Girik’in teşvikiyle Şişli Belediye Kültür Ve Sanat Merkezinde açtım. Şimdiye kadar 14 kişisel, 40 tan fazlada karma sergiye katıldım.

1997 yılında dönemin Bayburt Valisi rahmetli Ali Haydar Öner in davetiyle 3. Dede Korkut şenlikleri kapsamında Bayburt'taki ilk profesyonel resim sergisini açmak bana nasip oldu, ayrıca 3 kişisel, 1 Trio (3 sanatçı) ve 12 karma sergi ile Bayburt'ta en fazla sergi açan ressam olma onuru ‘da şimdilik bana aittir.

Pek mutlu olamadığım evliliğimi 2001 yılında bitirip İstanbul'u terk edip önce Çanakkale’ye, daha sonrada Yalova'ya taşındım, hâlen Yalova'da serbest ressam olarak hayatımı idame ettiriyorum, özellikle DUVAR RESMİ alanında Ülkemizin en aranılan isimlerinden biri olduğumu söylersem umarım ukalalık etmiş olmam. Biri kız biri erkek 2 evlat 3 de torun sahibiyim. TÜRKSAV (Türk Dünyası Sanatçılar Vakfı) üyesiyim.

Bayburt'un en merkezi yerinde fırınımız vardı (Yıldız fırını) 1977 yılında yıkılıp, şimdiki SAVACI caddesi açıldı.

Dedem, babam fırıncı olunca ister istemez sizde o yoldan gitmek zorunda kalıyorsunuz, ama erken yaşta mesleği terkettiğim için çok ustalaşamadım tabi, daha sonra bir süre pide ve döner salonu işlettiğimiz için bir parça da bu meslekten aldım ama tabiki gönlümde okula bile başlamadan yatan resim aşkı ağır bastı, kesintisiz 35 yıldır güzel sanatlarla uğraşıyorum.

Naci Ahıskalıoğlu - İlk yaptığınız resim çalışması sizde nasıl bir duygu uyandırdı ve çevrenizden gelen tepkiler nelerdi?
Salih Cengiz - Biraz fantastik olacak ama ilk ciddi resim deneyimim daha 5 yaşındayken evimizin avlusundaki duvara kömürle yaptığım resimdir, tabi rahmetli annemden iyi bir dayak yemiştim çünkü daha yeni kireçlemiş alt kısmına da YOŞA sürmüştü.

Rahmetli Lütfü amcam yediğim dayaktan sonra beni teselli ederken hala şaşkındı duvara bakıp bakıp o hiç unutamadığım cümleyi kurmuştu. "Sende müthiş bir yetenek var, ilerde çok iyi bir ressam olacaksın" Bu söz sanki bana vurulmuş bir kamçıydı adeta, yönüm ta o zaman belli oldu. Okula gittiğim yıllarda en başarılı dersim tabiiki resimdi, arkadaşlarımın resim ödevlerini bile ben yapardım.

Naci Ahıskalıoğlu - Alaylı bir ressam olmanız akademik çevre tarafından nasıl karşılanıyor?
Salih Cengiz - Alaylı sanatçı ve zanaatkârlar genellikle akademik çevrede kolay kolay kabul görmezler, ama sizi yakından takip edip yetkinliğize inancında ön yargıları kaybolur, benimde öyle oldu, şimdi pek çok akademisyen dostum var ve pek çok üniversite ve liseler tarafından söyleşiye davet edilirim.

Naci Ahıskalıoğlu - Hangi şehirlerde çalıştınız?
Salih Cengiz - İstanbul'dan ayrılsam da bir ayağım ordadır, kabul etmek gerekir ki; her konuda potansiyel oradadır, Çanakkale, Bursa, Ankara Yalova ve çevresi en sık çalıştığım şehirler olsa da; duvar resmi konusunda 50 den fazla şehirde ve yurtdışında 6 ülkenin pek çok şehrinde çalışmalarım oldu.

Naci Ahıskalıoğlu - Aldığınız ödüllerin size maddi ve manevi desteği oldu mu?
Salih Cengiz - Ödüller daha ziyade teşvik edicidir, yaptığınız işlerin takdir edilip taçlandırılması insana maddiyattan ziyade manevi güç kazandırır, mali olarak’ ta piyasanızı artırır dolayısıyla.

Naci Ahıskalıoğlu - Hayata dair bir tablo çizseniz ne anlatırdınız?
Salih Cengiz - Hangi alanda olursa olsun Sanat adına üretilen her eser "Hayata dair" şeylerdir zaten kaynağı doğa ve insandır haliyle, o nedenle herhangi bir özel bir şey düşünemiyorum doğrusu.

Naci Ahıskalıoğlu - Bayburtlu hemşerilerimizin sanata ilgisi ve sanatçıya bakış açısı nasıl sizce?
Salih Cengiz - Bayburt'un mayasında müthiş bir sanat potansiyeli var, bu hem SANATÇI hem de SANATSEVER olarak kendini gösteriyor, öyle olmasaydı, Hüsamettin Koçan hocamız gibi bir duayen ve Bayburt'un en uzak köyünden dünyaya nam salan BAKSI Sanat müzesi olabilir miydi?

Ülke çapında gerek edebiyat, gerek müzik ve gerekse görsel sanatlar dalında muazzam bir sanatçı gurubu var. Ayrıca ilgi olmasaydı ben tam 16 defa sergilere katılır mıydım? Bayburtlu sanatseverler bunu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın konserinde de gösterdiler zaten.
 
Naci Ahıskalıoğlu - Son olarak geleceğe dair planınız ve çalışmalarınız var mı?
Salih Cengiz - İnsanın yaşı ilerledikçe geleceğe dair planları pek kalmıyor haliyle, akıl ve beden sağlığım yerinde olduğu sürece kalıcı eserler bırakmak zorunda hissediyorum kendimi.

www.bayburtrehberi.com sitesi  ve Haber 69 dergisi olarak bu sımsıcak sohbet için çok teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.

Naci Ahıskalıoğlu - Teşekkür ederim, bende sizin aracılığınızla tüm Bayburtlu hemşerilerime selam ve saygılar sunuyorum.